30 Mart 2012 Cuma

MUZLU ÇİKİTOPLARIM;))


Gönül denizlerinde,
Kalp güllerinde,
Aşk hayallerinde,
Sevda masallarında,
Leyla-Mecnun anılarında,
Ferhat-Şirin yanışlarında,
Aşıkların ağlayışlarında,
Hizmet ehlinin gözyaşlarında,
Kur-an okuyanların kalp atışlarında,
Salavat getirenlarin güllere bakışlarında,
Nur deryasına girenlerin kırmızı kitapları okuyuşlarında,
Gece secdeye kapananların mâna aleminde seyahatlarında,
Duaya kalkan ellemize konan gülleri koklayışmızda,
Peygamber kardeşlerini hatırlamamız dileklerimle
Sizlere ve sizler gibi peygamber sevdalılarına
Hayırlı Cumalar....


  Sabahtan beri eski fotoğraflarımı kurcalıyorum.Yılbaşında yaptığım muzlu çikitoplarımı gördüm.Biraz vaktim var nasılsa diyerekten koyuldum yazmaya.Hem pratik,hem çok lezzetli;)) Ama bu tarifi hangi blogtan aldığımı hiç mi hiç hatırlamıyorum:(( Yılbaşı için değişik tarifler araştırırken bir sitede görmüştüm ve çok beğenmiştim.Gerçekten tadıda mükemmeldi.Ama biraz kalorili bir lezzet.Arada böyle kaçamaklarda yapmalıyız değil mi? 

Malzemeler:
  • 3 adet muz
  • 2 paket Dr.Oetker Glazür(siyah-beyaz)
  • Hindistan cevizi

Yapılışı: 

  Muzların kabuklarını soyup düz bir tabağın içine alıyoruz.Glazürü tarife göre hazırlayıp muzların üzerine döküyoruz.Glazür sertleştikten sonra muzları 2-3 cm kalınlığında dilimliyoruz.Açık kalan kısımlarını(muzların yan duvarlarını)hindistan cevizine buluyoruz.

Afiyet olsun.

29 Mart 2012 Perşembe

MAKARON NA FURNA (FIRINDA MAKARNA TATLISI)


    Olur mu demeyin oluyor oluyor hemde mis gibi oluyor:)))Bulgaristan mutfağına ait nefis bir tatlı olur kendileri.İzmir'e ilk geldiğimiz zamanlarda herkes bize pek şaşırırdı "fırında makarna tatlı mı olurmuş yahu tuzlu olur" diye.Evet Türkiye'de gerçekten tuzlu yapılıyor.Ama Bulgaristan'da durum farklı yemeklerden sonra yenen  en ünlü tatlıları "KREM KARAMEL" ve "MAKARON NA FURNA" yani fırında makarna tatlısıdır.


 Annem ve babam 2 hafta önce hastalık sebebiyle acil bir şekilde bulgaritan'a gittiler.Çok şükür hastamız taburcu oldu ama yaşının genç olması da tabi ki bizleri çok üzdü.Kendi gözleri ile gidip gördükleri içinde biraz daha gönül rahatlığı ile döndüler çok şükür.Güzel allahım büyük dayımızı başta eşine ve çocuklarına sonra da bizlerine bağışlasın.Şimdi iyi olduğunu bilmek hepimizi mutlu ediyor.Bizler için tek görev bol bol dua edip moralini yüksek tutmayı sağlamak her ne kadar uzakta da olsak mesafeler hiç bir şey için engel değil....

 Buraya dönüşte elleri boş gelmemiş anneciğimin anneciği doldurmuş erzakları tabi annem ve babamın aldıkları eş,dost ve akrabalarımızın da katkıları büyük olmuş.Allah razı olsun her birinin kesesine bereket.Doğal sütüm başta olmak üzere ev peyniri,ceviz,kavanozda kuşbaşı etler,oraya ait tatlı atıştırmalıklar,çikolata,mikrodalgada patlatmalık mısır paketleri,ev yapımı sucuk,bal,pasta kremaları ve soslar,(annem benim için almış sağ olsun) gofretler ve "KOZANAK" getirmişler.("KOZANAK"bahar da yapılan bir çeşit tatlı çörek önümüzdeki ay ayrıntıları paylaşacağım).Nasıl yemeden duracağım bilmiyorum.İdeal kiloma ulaşmaya üç beş kalmışken kendime bu ihaneti yapamam sanırım.:)))


 Dün annemi aradım,akşam için geleceğimizi söyledim.Sütten mutlaka fırında makarna tatlısı yapmasını rica ettim.Sağ olsun anneciğim beni kırmadı ve akşam yemeği ardına tatlı olarak ikram etti.Tadı damağımda kaldı çünkü azıcık yedim.Ahh bir oturuşta tepsiyi yarım ederdim bennn;) Evde de makarna,pilav v.s. pişmediğinden annemde fotoğraflayıp tarifini paylaşayım istedim.Anneciğimin ellerine,emeğine sağlık;)

MALZEMELER:

  • 1 paket makarna
  • 1 yemek kaşığ sıvıyağ
  • 1 yemek kaşığı şeker
Sos için:

  • 1 litre süt
  • 2,5 su bardağı şeker
  • 5 yumurta
  • 1 paket vanilya

Yapılışı:

 Makarnayı haşlamak için tencereye yeteri kadar su koyup kaynamaya bırakıyoruz. Kaynayan suya şeker ve sıvı yağı ekliyoruz. Makarnamıza da ekleyip pişmeye bırakıyoruz. Pişen makarnayı süzdükten sonra tepsiye döküyoruz. Üzeri için öncelikle yumurta ve şekeri iyice çırpıyoruz. Daha sonra vanilyayı ekliyoruz. En son sütü ekleyip mikserin en yavaş devrinde çırpıyoruz.(Köpürmemesi gerekiyor.) Hazırladığımız sosu tepsideki  makarnaların üzerine döküp önceden ısıttığımız 170 C’lik fırında üzeri kızarana kadar pişiriyoruz. Dilimleyip servis ediyoruz.

Afiyet olsun.

17 Mart 2012 Cumartesi

4.GÜN BERRİN HANIMDAYDIK


    Güneşli ve serin bir İzmir sabahından herkese kocaman bir günaydın;)
 Cumartesi çalışmak artık külfetmi geliyor bilmiyorum ama canım sıkılıyor,ağır ağır hareket ediyorum şirkette.Yapacağım işler 5 dakikada bitecekken saatler sürüyor:((( Şirketimizin adetimi diyeyim artık haftaiçi geçen yoğunluktan daha da yoğun oluyor.Her cumartesi aynı yoğunlukta geçiyor,bu da benim canımı sıkmıya yetiyor ve artıyor...Evde bekleyen işler,haftasonu gezmelerim,kuafördü oydu buydu derken haftasonumu istediğim gibi değerlendiremiyorum.Sürekli boşa geçiriyormuşum gibi hissediyorum.Şöyle kahvemi alıp oturayım kitap okuyayım rahat rahat bol zamanın tadını çıkarayım istiyorum.:((( 
Çok sitemliyim bu sabah çok:)

  Malum günümüz devam etmekte 26 şubat sevgili berrin hanımın güzel,şirin,sıcacık evinde toplandık.Bol manzaralı evinde yaptığı birbirinden leziz ikramlarla harika vakit geçirdik.Bu gün diğer arkadaşlarımızın günlerine göre daha kalabalık ve bol sohbetliydi.Sevgili Gül hanımın annesi ve arkadaşı,berrin hanımın annesi ve minnoş yeğenleri(ecem ve mert)günümüze renk kattılar.Zamanın nasıl geçtiğini anlamadık açıkçası.Kahveler içildi,fallar bakıldı.Dolu dolu bir toplantı oldu bizler için.Berrin hanım ve annesinin elinde çıkan lezzetlere geçmeden önce herkese mutlu,güzel bir hafta sonu diliyorum.Sağlıcakla kalın dostlar....




Menümüzde;
  • Ağlayan Kek
  • Ispanaklı Pasta
  • Zeytiyağlı Sarma
  • Tuzlu simit
  • Elmalı Kurabiye
  • Tavuklu Garnitürlü Börek
  • Ve Ispanak Böreği  vardı.

Tüm ikramlar birbirinden nefisti.Ellerine,emeklerine,yüreklerine sağlık....

14 Mart 2012 Çarşamba

TAVUK ÇÖP ŞİŞ


  Tavuğun her halini eşimde bende çok severiz.Dukan amcamız geçtiğimiz 1 ay boyunca bol bol yedirtti bize sağolsun.Tavuğun özellikle beyaz etine (göğüs kısmına) bayılıyorum.Eşimde kemiksiz beyaz etini sevdiğinden pişirmek çok kolay bizim evde.Küp küp doğranıp sote şeklinde yada şimdi tarifini vereceğim çöp şiş şeklinde.:)) 


Malzemeler:
  • 1 kg. kuşbaşı tavuk
  • 3 yemek kaşığı zeytin yağı
  • 1 yemek kaşığı kekik
  • 1 yemek kaşığı kırmızı toz biber
  • 1 tatlı kaşığı karabiber
  • 1 tatlı kaşığı kimyon
  • Tuz
Yapılışı:
  Zeytin yağı,tuzu ve tüm baharatları derin bir kaba alıp iyice karıştıralım.İçine tavukları ekleyip iyice harmanladıktan sonra sosu çekene kadar bekletelim.(Bir gece önceden hazırlayıp buzdolabında bekletmek lezzetine lezzet katıyor).Şişlere tavukları dizip önceden ısıttığımız tostta kızarana kadar pişiriyoruz.Yanında yeşil salata ile nefis oluyor.

Afiyet olsun.

13 Mart 2012 Salı

KREM KARAMEL (DOĞAL SÜT İLE:)))


   Geçtiğimiz pazar günü ev işlerini bitirip kuaförüme gittim.Bahar geliyor dedim biraz değişiklik yapayım.Eşiminde ısrarlarına daha fazla dayanamadım açıkçası.Saçlarımı kestirdim,açık karamel rengi üzerine bal köpüğü balyaj attırdım.3 yıl gibi uzun bir aradan sonra açık renge alışamasamda değişiklik her zaman motive ediyor insanı.Bir de diyet güzel mi güzel giderken ohhh keyfime diyecek yok.Dilimi ısırayım.Her günümüz böyle keyifli olsun inşallah;))

 Kuafördeyken annem aradı.Gelip gelmeyeceğimi sordu.Anneannem canım anneannem taaa bulgaristanlardan kıyma,süt ve çökelek göndermiş sağolsun.Kuaför çıkışı annemlerde aldım soluğu erzaklarımı toplayıp geldim eve.Sütü kaynattım birazıyla yoğurt mayalayacağım bir kısmıylada krem karamel yapmayı düşünüyorum.Eşim çok seviyor ve doğal süt ile tadı gerçekten bir başka oluyor.;) Sütü kaynatmaya başladığımda evimi saran mis kokusunu anlatamam.Allah razı olsun canlarımı başımızdan eksik etmesin.Canım anneannem sen çok yaşa emi:))

Krem karamel tarifim arşivimde mevcut.Buyrun linke Tık Tık:))





 Ayrıca bu nefis lezzeti Çay,Kahve Bahane etkiliğinin yeni sahibesi Çatlak Kafe'ye gönderiyorum.Gününüz güzel geçsin dostlar muhabbetle;))

12 Mart 2012 Pazartesi

BÖĞÜRTLENLİ CHEESECAKE

  
  Geçen hafta yengem,annesi ve anneciğim hem ev oturması hemde tebrik için kayınvalideme geldiler.Malum geçen ay nişanımız vardı.Annemlerde hayırlı olsun diyerekten ziyarette bulundular.Güzel bir akşam geçirdik.Minnoş yeğenim kuzeyide getirmişlerdi.Öpe koklaya doyamadım mis kokuluma.Hala olmakta ayrı güzel bir duygu yazmadan geçemeyeceğim;)
  Annemlerin geleceği haberini alınca ne yapsam acaba,bir çeşit ikram da ben hazırlıyayım dedim.Aklıma hemencik cheesecake geldi.
Bu aralar cheesecake'e takmış durumdayım zaten.Mutfağa gireyim bol bol yapayım istiyorum.Sürekli araştırma modundayım.Dondurucuda bulunan böğürtlenlerimle bir deneme yaptım.Sonuç mu mükemmel oldu.Abim ve eşim koca birer dilim yediler.Anneciğimin ve yengeminde beğenmesini beni acayip mutlu etti.:))

  Tarife  geçmeden önce bu cheesecake'mi Çay,Kahve Bahane etkiliğinin yeni sahibesi Çatlak Kafe'ye gönderiyorum.Kendisine kolaylıklar diliyorum.Bol paylaşımlı bir etkinlik olsun inşallah;))



Malzemeler:

Tabanı için:
  • 2 paket eti burçak sultani
  • 50 gr  tereyağı
  • 5-6 çorba kaşığı süt
  • Yarım su bardağı fındık
  • 1 tatlı kaşığı tarçın     
Not:Taban ve krema da değişiklikler yaptım.Orjinal tarif için ; TIK TIK :))
 
Kreması için:
  • 2 paket labne peyniri
  • 1,5 kahve fincanı krema
  • 4 adet yumurta
  • 4 tepeleme çorba kaşığı pudra şekeri
  • 1,5 kahve fincanı krema
  • 2 silme çorba kaşığı buğday nişastası
  • 2 tatlı kaşığı Dr.Oetker Gourmet Şekerli Vanilin
Üzeri için:
  • 1 su bardağı böğürtlen
  • 1 çay bardağı toz şeker(ince bel)
  • 1 yemek kaşığı nişasta
  • Nişastayı ezmek için 1 çay bardağı su(küçük çay bardağı)
Not : Sos tarifi için Tık Tık ;))  

Azıcık oradan azıcık buradan ortaya bu cheesecake çıktı.Tadına bakanlar çok beğendi.Sevgili İnci ile Dünden Bugüne ve Tarif Sepeti 'ne  sevgilerimi gönderiyorum....;)

Yapılışı:

Tabanı hazırlamak için bisküvileri blender yardımı ile un haline getirin.
Fındığı tamamen un olmayacak şekilde blenderdan geçirin
Tereyağını yakmadan eritin.
Un haline gelmiş bisküviler, çekilmiş fındığı, erimiş tereyağı ve sütü bir kaba alın ve elinizle bütün malzemeler birbiri ile özleşinceye kadar bastırarak karıştırın ve yoğurun.
Kullanacağınız kabın tabanını yağlı kağıt ile kaplayın ve hazırladığınız harcı kenarlara da bir miktar çıkacak şekilde bastırarak yerleştirin.

Hazırladığınız tabanı krema hazırlanıncaya kadar buzdolabının dondurucu kısmında bekletin.
Kremayı hazırlamak için yumurtaların sarılarını ve beyazlarını ayırın.

Beyazları bir tutam tuz ekleyerek cam bir kapta kar haline gelinceye kadar iyice çırpın.

Yumurta sarılarını büyükçe bir kaba alın ve üzerine krema ile pudra şekeri ve nişastayı ekleyerek krema kıvamı alıncaya kadar iyice çırpın. Labne peynirini de ekleyin ve krema kıvamı alıncaya kadar çırpın.

Kar haline gelen yumurta aklarını ve vanilyayı krema haline gelen diğer karışımın üzerine ekleyin ve tahta bir kaşıkla kenarlarından içe doğru yavaş yavaş fazla ezmeden karıştırın.

Kremayı hazırladığınız tabanın üzerinde dökün ve önceden 170 dereceye ısıtılmış fırında üzeri hafifçe kızarıp harç sallanmayacak şekilde oluncaya dek yaklaşık 40-50 dk kadar pişirin.
Piştikten sonra fırının kapağını açın ve cheesecake içinde ılıncaya kadar bekleyin ve ondan sonra fırından çıkarın.
1su bardağı böğürtleni bir tencereye alıp üzerine 1 çay bardağı şeker ile böğürtlenler yumuşayıncaya kadar pişirin.


Diğer tarafta 1 yemek kaşığı nişastayı 1 çay bardağı su ile inceltin,ip gibi meyvelerin üzerine akıtıp bir taraftanda karıştırın.Koyulaşınca ateşten alın.Arada karıştırarak soğumasını sağlayın.İyice soğuduğu zaman cheesecake'in üzerine döşeyin.
Üzerini streç film ile kaplayıp çatal ile 1-2 yerinden delin ve buzdolabında 1 gece bekletin.
Sabah yapıp akşam da servis edebilirsiniz ama bekledikçe daha da güzel bir tat çıkıyor ortaya.

Alıntıdır(Tarif Sepeti),(İnci ile Dünden Bugüne)

Sevgili Blogcanlarımdan aldığım tarifleri harmanlayarak yaptığım cheesecake'mi mutlaka denemelisiniz diyorum.


Afiyet Olsun.


1 Mart 2012 Perşembe

" ÇESTİTA BABA MARTA ! "


B
aharın gelişi her coğrafyada başka türlü kutlanır.Değişmeyen tek şey vardır,kışın sona ermesi,baharın gelmesi.Marteniçka takmak da baharın gelişini kutlayan,kutsayan bir Bulgar âdetidir.Eski bir pagan geleneğinin günümüze neredeyse hiç bozulmadan ulaşmış şeklidir.
Bir Bulgaristan geleneği olan Marteniçka,Her yıl 1 Mart günü kırmızı-beyaz renklerde olan bir bilekliğin bileklere takılmasıdır.Aslında Marteniçka sadece bileğe takılan bir bileklik değil aynı zamanda istenildiği takdir de yakalara da takılabilen bir simgedir.Yaklaşık 2 ya da 3 hafta kadar sonra meyve verecek bir ağaç için dilek tutularak asılmaktadır.Birçok hikâyesi olan Marteniçka 'nın gerçekçi olanı ise Bahar Ayının gelmesinin kutlanmasıdır.Marteniçka bilekliğe takıldığı gibi birde bazı kaynaklara göre çıkarılma zamanları vardır.Bu zamanlar ilk kırlangıç görüldüğünde olabilir.Ya da bir leylek kuşu, kimilerine göre bazen bu kuş martı da ya da turna da olabilir. Tarihi ile ilgili birçok söylentiler vardır.2 söylentilerden pek fazla inanılmayan şudur;Bir kış aylarından zamanın birin de, Bulgar erkekleri savaşa giderler.Erkeklere savaş ile ilgili bilgi vermek amacıyla "Savaşı kazanırsanız bir kuşun ayağına beyaz, eğer savaşı kaybederseniz siyah bir bez parçası bağlayın"derler. Savaşa giden Bulgar erkekleri,savaşı kazanırlar ve bir kuşun ayağına kanlı bir beyaz bez parçası bağlarlar.Bunu görenler, savaşı kazandıklarını ama çok kan kaybedildiğini anlarlar. Diğer bir rivayet ise şöyledir ki; Baba marta veyahut marta nine diye bilinen kişinin baharın gelişini simgelediğini ve bu nedenle bileklik takıldığını bilinir. Bulgarlarca bilinen ve biraz daha yaygın olan bu hikâye dolayısıyla, bu baharın geldiği dönemlerde (1 Mart günlerinde) insanlar birbirlerine çestita baba marta derler. Bu gelenek günümüzde hala devam etmektedir. Günümüzde bu Marteniçka geleneği hala devam etmekte olup, Uzun yıllar önce ülkemize göç eden Bulgaristan göçmenleri tarafından tamamen iyi niyetlerince bu geleneği sürdürmektedirler. Tamamen iyi niyetleriyle dememizin manası aslında biraz daha farklıdır. Bu farklılık, bu geleneğin temelinde birazda Hıristiyanlık diniyle ilgili bir kaç bağlantı olmasından kaynaklanıyor. Ama günümüzde bu gelenek, Sadece Baharın gelişini kutlamak maksadıyla olmakla beraber, Dileklerimizi tutmamızı ve Marteniçka'nın dilek tutanların, ona inananların kötülüklerden koruduğu gibi aynı zamanda da şans getirdiği söylenmekte ve bilinmektedir.

D
aha yaygın bir rivayete göreyse Marteniçka, Kubrat Han Efsanesi’ne dayanmaktadır. Kubrat Han M.S. yedinci yüzyılda yaşamış bir Bulgar hükümdarıdır. Beş oğlu bir de kızı vardır. Bir gün oğlanlar kız kardeşleri Houba ile birlikte avlanmaya giderler. Tuna nehrinin kıyısında gümüş rengi bir geyik görürler. Şaşkınlıkla geyiği izler ve ok atmaya cesaret edemezken geyik birden karşı kıyıya geçer ve kardeşlere de nehrin en sığ yerini göstermiş olur. Bu sırada bir kuş uçar, ölüm döşeğindeki babalarının haberini getirir. Kardeşler hemen geri dönerler, babaları ölüm döşeğinde Bulgar kabileleri arasındaki bağları korumalarını vasiyet eder. Bayan, Kotrag, Asparoukh, Kuber ve Altsek adındaki oğullar babalarına yemin ederler. Ancak Hazarlar’ın saldırısına karşı koyamaz ve kendilerine yeni topraklar aramak üzere yola çıkarlar. Hazar Kağanı, kız kardeşleri Houba’yı esir almıştır ve oğlanlardan Bayan da Houba ile kalmıştır. Büyük kardeşler kendilerine özgür bir ülke bulduklarında bir kartalın bileğine altından ip bağlar, Bayan ile Houba’ya gönderir. Bu işareti gören kardeşler kaçmaya karar verir, Tuna nehri kıyısında gümüş rengi geyiğin gösterdiği sığ yer gelir akıllarına, karşıya geçerken Bayan vurulur. Houba da kendilerine eşlik eden kartalın ayağına Bayan’ın kanıyla kırmızıya boyanmış bir ip bağlar ve kardeşlerine gönderir. Kardeşleri ülkenin kapılarını Houba’ya ve kollarında can veren Bayan’a açar. O günden sonra askerlerinin kıyafetlerini kırmızı-beyaz iplerle süsler. (Gerçekten de Bulgar ordusunun tören kıyafetleri kırmızı-beyaz renklerdedir).







Marteniçka;
  • Marteniçkalar el yapımıdır,
  • İçindeki beyaz huzuru, kırmızı hayatı temsil eder,
  • Asla satın alınamaz,
  • Yalnızca hediye edilebilir,
  • Mütevazı bir dilekle bileğe bağlanır,
  • Baharda çiçek açan ilk ağaç dalına bağlanır ve yeterince beklenirse dilek mutlaka gerçekleşir…
  Ben 4 yaşına kadar Bulgaristan da yaşadım. Ailelerimiz çalıştığı için çocuklar erken yaşta kreşe verilirdi. Ben de 2 yaşında kreşe başlamıştım. Her ne kadar hayal meyal hatırlasam da Takvim 1 Martı gösterdiğinde herkes yakasına Marteniçka takardı.Okuldaki öğretmenlerimiz hepimizi kontrol ederlerdi.Güzel güzel dilekler tutulurdu.:))Bu senede Marteniçkam Bulgaristan’dan ziyaretimize gelen Nevin abla’dan geldi.
Bugünde bu yazıyı yazmamda ki maksat bahara hoş geldin demek aslında bende dileğimi tuttum artık leylek mi görürüm karga mı bilinmez. Marteniçka ile dilek tutan herkesin dilekleri kabul olsun evlerine huzur dolsun.

İyi baharlar….