31 Ağustos 2012 Cuma

ERİK SUYU

 Bugün malum ağustos ayının son günü,yani "Yaz Mevsimi'nin"son günü yarın Sonbahar mevsimine merhaba diyeceğiz kısmetse.İçim bir buruk ki sormayın gitsin.Yaz doğumlu olduğum dan sanırım daha doyamadan geldi çattı sonbahar.Havaların serinlemesi de iyice hissetmemize sebep zaten.Bende yaz mevsiminin son gününü arşivde bekleyen erik suyu tarifimi vererek kapatayım.Hayırlı bir ay,hayırlı bir mevsim olsun hepimize.Sağlıcakla kalın dostlar;))

Malzemeler:

* 1,5 kg Erik
* Su(göz kararı koydum,eriklerin üzerine çıkacak şekilde)
* 2 bardak şeker

Yapılışı:

Erikleri güzelce yıkayıp derin bir tencereye alıyoruz.Önce şekeri ilave edip,daha sonra üzerine çıkacak kadar su ekliyoruz.İyice kaynadıktan ve erikler piştikten sonra başka bir tencere üzerine kevgir koyup pişen suyumuzu döküyoruz.Kalan erikleri kevgirden iyice geçiriyoruz.Geriye sadece kabuk ve çekirdekler kalacak şekilde.Tenceredeki erik suyunu bir sürahiye doldurup,bir kaç saat buzdolabında üşüttük ten sonra(Babaannemin lafıdır:)) serin serin yudumluyoruz.

Afiyet Olsun.

29 Ağustos 2012 Çarşamba

SESSİZ KALMA!!!


  Bildiğiniz üzere, 1925 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün “Orman Çiftliği” adıyla kurduğu ve 1937 yılında Türkiye Cumhuriyetine vasiyet mektubuyla emanet ettiği çiftlik arazisi, yıllardır tahribat altındadır.  Ankara’nın temiz hava koridoru olan AOÇ üzerinde şimdide  Başbakanlık binası yapılması planlanmaktadır.
  Bozkırın ortasında ölçülemeyecek bir emekle kurulmuş olan Atatürk Orman Çiftliği Cumhuriyetin insan tarım ve üretim ilişkilerini en iyi örnekleyen ve sosyal yaşam alanı olarak örnek teşkil eden, en önemli simgelerindendir.  Dünya ölçeğinde fiziksel planlama açısından kentsel tarımın tartışıldığı bir süreçte, Atatürk Orman Çiftliği tüm bu özellikleri bünyesinde barındıran dünya ölçeğinde de önemli bir simgedir.  Bu alan, birinci derece tarihi ve doğal sit alanı olarak tescil edilmiş, ancak planlanan Başbakanlık binasının yapımı için sit derecesi düşürülmüştür. Halen doğal ve tarihi sit özelliklerini içinde barındıran, hem ülke açısından hem de kentsel tarım konusundaki dünyadaki ender örneklerden olmasından kaynaklı Atatürk Orman Çiftliğinde Başbakanlık binasının yapılması planlama kriterleri açısından onarılmaz hasarlar açacaktır.  Böylesi bir durumda güvenlik gerekçesi ile Atatürk Orman Çiftliği halka kapatılmış olacaktır.
  Atatürk Orman Çiftliği taşıdığı tarihsel, fiziksel ve kültürel değerleri ile hepimizindir. Halka emanet edilmiş bu denli önem taşıyan Atatürk Orman Çiftliği  “kültürel peyzaj” alanı olarak sadece Ankara için değil ülke ve dünya mirası açısından önemlidir.   Atatürk Orman Çiftliği alanının korunması, Ankara, Türkiye ve Dünya için bir değerdir. Bu değer, emekle büyütülmüş, ormanla temiz hava koridoru oluşturmuş, nefes almamıza olanak sağlamıştır. Ülkenin Cumhurbaşkanı olarak sesimizi duymanızı ve Atatürk Orman Çiftliğine sahip çıkmanızı  bekliyoruz.

Saygılarımızla

 BEN İMZAMI ATTIM....


http://www.mimarlarodasiankara.org/index.php?Did=4681&Page=520

28 Ağustos 2012 Salı

COCO STAR

Rüzgarın püfür püfür serinlettiği bir İzmir sabahından herkese kocaman günaydınlar efenim;)
Geçmiş geçmiş bayramınız kutlu olsun,Rabbim nice bayramlara ermemizi nasip etsin inşallah;)Bayram dedik sevinçle karşıladık geldi ve geçti işte.Büyüklerimizin ellerinden,küçüklerimizin gözlerinden öptük.Saydık,sevdik,kucakladık...Eski bayramların tadı olmasa da bir bayramı daha geride bıraktık.
Veee aynı döngü başladı işte.Evden işe,işten eve...:(( 
Bayram dönüşü mesai başlar.O da ne İnternet yok,telefonlar yok,faks yok amanınnn :((1 gün,2gün,3gün yok Allah yok.Kafayı yememek elde değil.Boş boş otur akşama kadar ne banka işleri,ne ssk işleri,ne giriş çıkışlar,ne de mailler...Komşu fabrikalarda da aynı sorun mevcut olduğundan arızanın boyutunu az çok kestirebildik.Tam 4 gün.İşler birikti hatta yığıldı.Neyse ki okuduğum roman kurtardı beni bu azaptan.
Şöyle bakıyorum da İnternet bağımlısı olmuşum da haberim yok.:(( 
İnternetin olmayışı romanlarını büyük zevkle okuduğum Sevgili Yazar "Canan Tan'ın " uzun zamandır okumak istediğim romanı "Eroin ile Dans'ı" 3 günde bitirmeme sebep oldu.Sebep oldu iyi de oldu.Yazarın tüm romanlarını büyük bir hızla okuduğum yıllara nazaran şimdilerde oldukça yavaş olduğumu görüyorum.Nedeni mi kesinlikle İnternet artık biraz fren yapma zamanı diyerek NERGİS MEVSİMİ 'nde gördüğüm bu nefis şekerlemenin tarifine geçmek istiyorum.

Malzemeler:

* 1 kutu krema
* 1 su bardağı kahve kreması
* 3,5 su bardağı Hindistan Cevizi
* 1 su bardağı şeker

Üzeri için:

*Hindistan Cevizi

Yapılışı:
Krema derin bir kaba alınır.Şeker ilave edilip karıştırılır.Diğer malzemeler eklenip yoğrulan karışım.Buzdolabında 1-2 saat dinlendirildikten sonra ceviz büyüklüğünde toplar yapılıp Hindistan Cevizine bulanır.Kahve eşliğinde afiyet ile yenir.:))

Afiyet Olsun

17 Ağustos 2012 Cuma

Vazgeçilmez Lezzet Çorba

Kim acıktığı zaman dumanı üzerinde tüten bir tas çorbaya hayır diyebilir ki? Üşüyünce, geniş sofralarda buluşunca, hafif bir şeyler yemek isteyince, hastalanınca yardımımıza koşan çorba, Türk mutfağının vazgeçilmez lezzetlerinden biri. Üstelik, hafif ve doyurucu yapısı sayesinde üç öğünde de zengin çeşitleriyle sofralarda yerini alıyor.

Çorba kelimesinin kökeninin ise Farsça "tuzlu haşlama" anlamında kullanılan "shorba"dan geldiğini biliyor muydunuz?


İyi beslenme anlamına gelen Sû ve Pô kelimelerinden türeyen çorba kelimesinin kökeni Sanskritçe'ye kadar dayanıyor. 


Çorba: 10 bin yıldır tüketilen bir besin!


Yaklaşık 10 bin yıl öncesinde bile çorba hazırlandığını ve içildiğini gösteren kayıtlar mevcut. Et ve sebzeyle birlikte pişirildiğinde, malzemelerinin sahip olduğu besin değerlerinin bütünlüğünü taşıyan çorba, o tarihlerden günümüze kadar sofraların en değerli besinlerinden biri olarak kabul ediliyor.


Türk Mutfağı'nın da yıldızı


Dünyanın sayılı mutfaklarından birine sahip Türkiye ise çok zengin bir çorba kültürüne sahip... Mutfaklardaki altın standardın temsilcisi ev yapımı çorbaların yanında, klasik ve yöresel pek çok çeşidiyle hazır çorbalar tüketicilere mutfakta saatler harcatmadan, ailelerinin seveceği lezzetli ve değişik tarifler sunuyor.


Hazır çorbalar, her geçen gün tüketicilerden gelen talepler doğrultusunda geliştirilirken, geniş ürün yelpazesiyle tüketicilerin hijyenik koşullarda taze ve kaliteli malzemeler kullanılarak hazırlanan birbirinden farklı lezzetleri güvenle tüketmelerini sağlıyor.


Tarhanaya Dünyanın İlk Hazır Çorbası demek mübalağa sayılmaz…


Çorbayı oluşturan malzemelerin başında gelen yoğurdun çorba kültürüne kattığı en büyük eser, kuşkusuz tarhanadır. Bir zamanlar göçebe atalarımızın hazır yemeği olan tarhana, hala her zaman ve her yerde çabucak lezzetli bir yiyeceğe dönüşebilecek, taşınması ve saklanması en kolay ve muhteşem üründür.


Tıpkı tarhana gibi, hazır çorbalar da mevsiminde toplanan ve özenle seçilen sebze ve baharatların yüzyıllardır uygulanan, tamamıyla doğal bir koruma yöntemi olan kurutma işlemine tabi tutulması ve harmanlanmasıyla üretiliyor.


Yazın da çorba içilir


Çorba denilince çoğumuzun aklına dumanı tüten sıcacık bir tabak gelse de, Anadolu ve Türk mutfak kültüründe soğuk çorbaların da ayrı bir yeri vardır. Özellikle soğuk ayran kullanılarak

yapılan çorbalar, serinletici özellikleriyle yaz günlerinin hafif ama keyifli yiyeceklerine dönüşüyor. Bu tür çorbaların en başında Sivas'ta yapılan bulgurlu pazılı soğuk çorba ile buğday ve ayranla yapılan soğuk çorba yani ayran aşı çorbası geliyor. Sivas'ta pazı katılan soğuk çorbanın diğer bölgelerdeki yöresel çeşitlerine sarımsak ve nane gibi baharatlar eşlik ederken, kimi bölgelerde ise salatalık gibi yaz sebzeleri eklenebiliyor.

Siz de bir çorba severseniz lezzet dolu çorba dünyasını keşfetmek için www.bencorbaseverim.com adresini ziyaret edin…



ben çorba severim


Bir bumads advertorial içeriğidir.

11 Ağustos 2012 Cumartesi

KAPAMA

Yoğun ve sıcak bir cumartesi gününden herkes merhaba;
Malumunuz cumartesileri çalışıyorum.Ve pazartesiye iş bırakmamak için koşturup duruyorum bugün.Mesaimin bitmesine az kalmışken birde tarif sıkıştırayım araya;))
Balkanların ve Bulgaristan'ın meşhur,ailemizde sofraların baştacı yemeğidir Kapama.Göçmen evlerinde her bayram  mutlaka yapılır.Kalabalık misafir gelecek ise sofrada olmazsa olmazdır.Annem genellikle tavuk eti ile yapar.Kırmızı et ile yapılan yöreler de var tabi Bulgaristan'da.Ben annemden öğrendiğim şekli ile veriyorum tarifi.Tavuğun göğüs kısmını tercih ettiğimden yemeğim de de didikleyip kullandım.Bereketli bir yemektir.Denemenizi tavsiye ederim.Sevgilerimle;)


Malzemeler:


- 2,5 su bardağı pirinç

- Yarım çay bardağı sıvıyağ
- 1 yemek kaşığı tereyağ
- 1 adet kuru soğan
- 6 bardak tavuk suyu
- Yarım kg tavuk göğsü
- 2 çay kaşığı tuz
- 1 çay kaşığı karabiber





Yapılışı:


Pirinci derin bir kaba alıyoruz.Üzerine tuz ve kaynamış su ekleyip 10 dakika bekletip süzgece alıyoruz.Teflon tencereye sıvıyağ ve tereyağı ekleyip yemeklik doğranmış soğanları kavuruyoruz.Üzerine pirinci ekleyip kavurmaya devam ediyoruz.Kavrulan pirince çelik bir tepsiye alıp güzelce yayıyoruz.Üzerine yavaş yavaş tavuk suyunu ekliyoruz.Tuzunu da ekleyip kısık ateşte pirinçler kabarana kadar pişiriyoruz.Hafif sulu kalacak şekilde pişen pilavımızı ocaktan alıyoruz.Üzerine irili,ufaklı parçaladığımız tavukları diziyoruz.Karabiber serpip öceden ısıtılmış 150 derecelik fırına veriyoruz.Adı üstünde bir tepsi kapatıp 15 dakika kadar pişiriyoruz.Fırından çıkarmadan önce tepsiyi üzerinden alıp bir kaç dakika kızarması için bekletiyoruz.Fırından çıkarıp ılık olarak servis ediyoruz.

9 Ağustos 2012 Perşembe

PORTAKALLI REVANİ

TV'de ve paylaşım sitelerinde reklamlarını gördüğüm meyve aromalı irmikler uzun zamandır ilgimi çekiyordu.Hafta sonu nihayet alıp deneyebildim.Sonuç mu nefis oldu.Paketin üzerindeki tarife göre hazırladım.Malzeme ve pişme zamanı çok iyi anlatılmış.Fırında pişen kekten yayılan koku zaten anlatılmaz.Bol bereketli bir revani oldu.Kayın validemler,annemler,arkadaşlarım,iş arkadaşım Suna'mın ailesi ve kayınvalidesi ooo tadına bakmayan kalmadı:)).Ayrıca vanilyalı dondurma eşliğinde ikram ettiğimden misafirlerim de çok beğendiler.
Buradan sevgili SELVA 'ya teşekkürlerimi sunuyorum.Böyle güzel lezzetler,değişik ürünler ile bizleri tanıştırdığı için;))

Malzemeler:

Hamur için:
- 3 yumurta
- 1.5 su bardağı şeker
- 1 su bardağı yoğurt
- 2 çay bardağı ayçiçek yağı
- 1 su bardağı portakallı irmik
- 1.5 su bardağı un
- 1 paket kabartma tozu
Şerbet için:
- 3.5 su bardağı şeker
- 4 su bardağı su 
- 1 yemek kaşığı limon suyu

Yapılışı:
Derin bir kapta yumurta ve şekeri beyaz köpük kıvamına gelinceye kadar çırpıyoruz.İçerisine yoğurt ve yağı ilave ederek karıştırmaya devam ediyoruz.İrmik, un ve kabartma tozunu da ilave ederek akışkan bir hamur elde ediyoruz.Yağladığımız borcama hamuru dökerek önceden ısıtılmış fırında 170 C'de yaklaşık 40 dakika,üzeri kızarıncaya kadar pişiriyoruz.Bir tencerede şeker ve suyu kaynatarak şerbeti hazırlıyoruz.Ocaktan indirmeden limon suyunu ilave ediyoruz.Fırından çıkardığımız tatlıya bir iki dakika sonra oda sıcaklığındaki şerbetimizi dökerek, şerbeti çekmesi için bekliyoruz.2 saat dinlendirip servis ediyoruz.

Afiyet Olsun.

4 Ağustos 2012 Cumartesi

ŞEFTALİLİ KEK

Temmuz ayı yoğun mu yoğun geçti benim için.İş yerinde ki aksilikler,izinler,izin dönüşleri yığılan işler,haftanın bir günü evde olup ta nereye yetişeceğim telaşı falan filan işte;))
Ramazan ayı gelmeden kız arkadaş grubumuzla toplanalım istedik.8 ay önce evlenen Saniye arkadaşımız ağırladı bizleri.Bir güzel mamalar yapmış ki sormayın:)) Eee Boşnaklara gelin gidince hamarat gelin olmuş bizim kız;)) Her ne kadar Boşnak bayanlar yaptıkları mamaların tariflerini vermeseler de Saniye'ciğim sağ olsun  her birini paylaştı benimle.İlgi alanım mamalar olunca hiç dayanamam alırım elime kağıt kalemi hemen yazarım tarifleri;))
Bende elim boş gitmeyip sevgili Tümayın Mutfağı'ında gördüğüm nefis mi nefis mayhoş mu mayhoş bu tarifi yapıp götürdüm.Kek kalıbımın azizliğine uğrasam da sağlam bir şekilde çıkarıp,ikram edebildik.
Tadına bakanlar beğendi,bende beğendim çünkü şeftali hafif bir ekşilik ama nefis bir lezzet katmıştı.
Deneyin derim.Sevgilerimle;))
İşte Saniye'ciğimin menüsü; 
-Mercimekli Börek(nefisti özellikle belirtmek istedim)
-Su Böreği
-Pembe Pasta
-Patatesli Poğaça
-Elmalı Kurabiye




Malzeme:
- 4 adet yumurta (oda sıcaklığında)
- 1 su bardağı toz şeker
- Yarım su bardağı fındık yağı (yoksa sıvı yağ)
- Yarım su bardağı yoğurt
- 2 su bardağı un
- 1 paket kabartma tozu
- 1 paket vanilin
- 1 adet şeftali küp küp doğranmış

Üzeri için;
- 12 adet şeftali dilimi (nektar)

Yapılışı:
Öncelikle oda sıcaklığındaki yumurtalar ile toz şekeri, şeker eriyinceye kadar, yaklaşık 7-8 dakika çırpın. (Üzeri göz göz olacak).
Üzerine önce sıvı malzemeleri, fındık yağını ve yoğurdu ekleyin ve çırpmaya devam edin. 
Ayrı bir kapta unu, üzerine kabartma tozunu ve vanilini eleyin. 
Elediğiniz toz karışımı kekinize ekleyip çok fazla çırpmadan ya da bir spatula ile (söndürmeden) karıştırın. 
Küp küp doğradığınız şeftalileri yarım yemek kaşığı una bulayın. 
Kekinizin içine atın.  
Yağlayıp unladığınız kek kalıbınızın dibine (ben 12 dilimli bir kek kalıbı kullandım) dilimlediğiniz nektarlarınızı dizin. 
Üzerine kek hamurunuzu dökün.  
Kalıbı birkaç kere tezgaha vurup, önceden ısıtılmamış fırında, 160 derece ısıda, yaklaşık 45-50 dakika pişirmek üzere fırına kaldırın.  
İlk 40 dakika fırının kapağını açmayın. 
40 dakika sonra bir kürdanı kekinizin ortasına batırıp çıkan çubuğu kontrol edin.
Eğer kürdan ıslak ise pişirmeye devam edin. (Bu esnada eğer fırınınız benimki gibi, üst kısmını fazla pişiriyorsa, kekinizin üstüne bir alüminyum folyo kapatabilirsiniz. Kürdan testini bu folyodan da yapabilirsiniz). 
Kekiniz piştikten sonra fırından çıkarın ve soğumaya bırakın. 
Tamamen soğuduktan sonra kalıbından çıkarıp dilimleyerek servis yapın.
(Yazı Tümay'ın Mutfağından paylaşımdır).

Afiyet Olsun.